Ev Kadınlarının Umudu: Toplu Primle Gelen Emeklilik Hayali
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle, sıradan bir günün içinde başlayan ama içimde derin bir iz bırakan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Konumuz, yıllardır sessizce evin yükünü sırtlanan milyonlarca kadının yüreğinde yankılanan bir soru:
“Ev kadınları toplu prim ödeyerek emekli olabilir mi?”
Bu sadece bir ekonomik mesele değil. Bu, emeğin görünürlüğü, kadınların hayat karşısındaki direnci ve adalet duygusunun hikâyesi. Ve ben size bu konuyu bir yasa maddesi gibi değil, bir yaşam öyküsü gibi anlatmak istiyorum.
Bir Sabah, Bir Söz, Bir Umut
Sabahın erken saatlerinde kahvaltı masasında oturuyorduk. Elif —komşum, dostum, iki çocuk annesi, hayatı boyunca evin içinde, mutfağın, çamaşırın, dikişin, çocuk ödevlerinin arasında ömrünü geçirmiş bir kadın— çay bardağını bir süre sessizce çevirdi. Sonra derin bir nefes aldı ve dedi ki:
“Ah keşke biz de emekli olabilsek... yılların emeği boşa gitmese.”
Masada kısa bir sessizlik oldu.
Eşi Mehmet, kaşlarını hafifçe kaldırıp ciddi bir tonla konuştu:
“Yasa çıkarsa olur elbette. Ama toplu prim kolay iş değil, bir hesap yapmak lazım. Şartlar ağır olabilir.”
İşte o anda, kadınca bir iç çekişle erkeksice bir strateji aynı sofrada buluştu.
Elif’in sesinde umut vardı; Mehmet’in sözlerinde plan.
Ve o an anladım ki, emeklilik sadece bir maaş değil, kadınların yıllardır görünmeyen emeğinin kabulü anlamına geliyordu.
Evdeki Emek, Görünmeyen Bir Meslek
Elif’in hikâyesi aslında milyonlarca kadının hikâyesi. Sabahın ilk ışığında kalkıp çocuğunu okula hazırlayan, sonra evi toplayan, pazara giden, hastalanınca ilaç bulan, evde yaşlısına bakan kadınlar…
Ne bordro var, ne sigorta.
Ama her gün mesai var; hem de bitmeyen bir mesai.
Bir gün Elif bana şöyle demişti:
“Ben de çalışıyorum aslında ama kimse maaş vermiyor. Çalıştığım tek yer, evim.”
O an boğazıma bir düğüm oturmuştu. Çünkü bu cümlede hem güç hem kırgınlık vardı.
Mehmet’in Hesabı, Elif’in Hayali
Mehmet, konuyu hemen analitik bir yaklaşımla ele aldı.
“Şimdi bak,” dedi, “toplu prim ödemesi için geçmişe dönük yıllar hesaplanacak. Eğer yasa izin verirse, belli bir yaş ve prim günüyle emekli olunabilir. Ama maliyet yüksek olabilir. Şimdiden kenara para koymak gerek.”
Elif, bir süre sustu. Sonra gülümsedi.
“Ben yıllardır biriktiriyorum zaten,” dedi.
Mehmet şaşırdı: “Ne zaman, nasıl?”
Elif sessizce dolabın üst rafından küçük, eski bir teneke kutu indirdi. İçinde bozuk paralar, küçük notlar, çocuklardan kalan mektuplar, bir de kendi el yazısıyla yazılmış bir cümle vardı:
“Bir gün kendi emeğimle yaşlanacağım.”
O an evde bir sessizlik oldu.
Murat’ın matematiksel planlarıyla Elif’in duygusal birikimi arasında görünmez bir köprü kurulmuştu.
Bu sadece para biriktirmek değildi; saygı, umut ve kimlik biriktirmekti.
Toplu Prim: Bir Hak Arayışının Simgesi
Ev kadınlarının toplu prim ödeyerek emekli olabilmesi meselesi, aslında yıllardır konuşulan ama hep “günün birinde” denilen bir konudur.
Bazı taslaklarda, ev kadınlarının geçmişe dönük prim ödeyerek sigorta kapsamına alınabileceği yönünde düzenlemeler yer aldı. Fakat uygulama hâlâ netleşmedi.
Ama mesele sadece mevzuat değil; toplumun ev emeğini nasıl gördüğü meselesi.
Bir kadının 30 yıl boyunca çocuk büyütmesi, hasta bakması, ev yönetmesi “iş” sayılmıyor.
Oysa ev kadınları, toplumun görünmeyen işçileri.
Eğer bir gün bu yasa hayata geçerse, bu sadece bir ekonomik kazanım değil, kadın emeğinin toplumsal kabulü anlamına gelecek.
Elif bunu çok iyi biliyordu.
“Ben aslında emekli maaşından çok, değer görmek istiyorum,” dedi bir gün.
İşte o cümle, her istatistikten daha gerçekti.
Kadınca Sabır, Erkekçe Plan
Mehmet o günden sonra hesap defteri çıkardı. Her ay bir miktar kenara koymaya başladı.
Elif ise, bu süreci sabırla takip etti. Yasal gelişmeleri okudu, forumlara girdi, diğer kadınlarla yazıştı. Her biri aynı soruyu soruyordu:
“Biz de kendi emeğimizin karşılığını alabilecek miyiz?”
Elif onlara umut veriyordu. “Birlikte konuşursak olur,” diyordu.
Çünkü o artık sadece kendi geleceği için değil, bütün ev kadınlarının sesi olmak için mücadele ediyordu.
Bir akşam Mehmet, ona dönüp şöyle dedi:
“Senin bu azmin olmasa ben bu kadar ciddi bakmazdım. Belki de hak mücadelesi böyle bir şeydir; önce bir kadının kalbinde başlar.”
Elif’in gözleri doldu.
Belki o gün henüz yasa çıkmamıştı, ama kalplerinde bir adalet duygusu doğmuştu.
Forumdaşlara Sorular
- Sizce ev kadınlarının emeklilik hakkı, sadece ekonomik bir düzenleme midir, yoksa toplumsal bir borcun ödenmesi mi?
- Erkeklerin çözüm odaklı, kadınların empatik yaklaşımları bu süreçte nasıl birbirini tamamlayabilir?
- Toplu prim ödemesiyle emeklilik mümkün olursa, sizce bu kadınların yaşam motivasyonunu nasıl değiştirir?
- “Emeğin değeri” sizce nasıl ölçülmeli? Parayla mı, yoksa saygıyla mı?
Son Söz: Emeklilik Bir Maaş Değil, Bir Teşekkürdür
Elif hâlâ her sabah erken kalkıyor, kahvaltı hazırlıyor, evini çekip çeviriyor.
Ama artık içinde başka bir umut var.
Bir gün, sadece mutfağın değil, hayatın bütün yükünün karşılığını alabileceği bir sabah uyanma hayali.
Ev kadınlarının toplu prim ödeyerek emekli olması, bir devlet düzenlemesinden çok daha fazlası.
Bu, toplumun kadın emeğine söylediği bir “Teşekkür ederim.” demenin yolu.
Belki yasa hâlâ bekleniyor, ama umut büyüyor.
Ve Elif gibi milyonlarca kadın, sessizce o teneke kutulara bir şey daha biriktiriyor:
Geleceğe inanç.
Sevgili forumdaşlar, sizce Elif’in hayali gerçekleşirse, bu ülke nasıl bir yer olurdu?
Belki de emekli maaşından çok, adaletin maaşıdır beklenen...
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün sizlerle, sıradan bir günün içinde başlayan ama içimde derin bir iz bırakan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Konumuz, yıllardır sessizce evin yükünü sırtlanan milyonlarca kadının yüreğinde yankılanan bir soru:
“Ev kadınları toplu prim ödeyerek emekli olabilir mi?”
Bu sadece bir ekonomik mesele değil. Bu, emeğin görünürlüğü, kadınların hayat karşısındaki direnci ve adalet duygusunun hikâyesi. Ve ben size bu konuyu bir yasa maddesi gibi değil, bir yaşam öyküsü gibi anlatmak istiyorum.
Bir Sabah, Bir Söz, Bir Umut
Sabahın erken saatlerinde kahvaltı masasında oturuyorduk. Elif —komşum, dostum, iki çocuk annesi, hayatı boyunca evin içinde, mutfağın, çamaşırın, dikişin, çocuk ödevlerinin arasında ömrünü geçirmiş bir kadın— çay bardağını bir süre sessizce çevirdi. Sonra derin bir nefes aldı ve dedi ki:
“Ah keşke biz de emekli olabilsek... yılların emeği boşa gitmese.”
Masada kısa bir sessizlik oldu.
Eşi Mehmet, kaşlarını hafifçe kaldırıp ciddi bir tonla konuştu:
“Yasa çıkarsa olur elbette. Ama toplu prim kolay iş değil, bir hesap yapmak lazım. Şartlar ağır olabilir.”
İşte o anda, kadınca bir iç çekişle erkeksice bir strateji aynı sofrada buluştu.
Elif’in sesinde umut vardı; Mehmet’in sözlerinde plan.
Ve o an anladım ki, emeklilik sadece bir maaş değil, kadınların yıllardır görünmeyen emeğinin kabulü anlamına geliyordu.
Evdeki Emek, Görünmeyen Bir Meslek
Elif’in hikâyesi aslında milyonlarca kadının hikâyesi. Sabahın ilk ışığında kalkıp çocuğunu okula hazırlayan, sonra evi toplayan, pazara giden, hastalanınca ilaç bulan, evde yaşlısına bakan kadınlar…
Ne bordro var, ne sigorta.
Ama her gün mesai var; hem de bitmeyen bir mesai.
Bir gün Elif bana şöyle demişti:
“Ben de çalışıyorum aslında ama kimse maaş vermiyor. Çalıştığım tek yer, evim.”
O an boğazıma bir düğüm oturmuştu. Çünkü bu cümlede hem güç hem kırgınlık vardı.
Mehmet’in Hesabı, Elif’in Hayali
Mehmet, konuyu hemen analitik bir yaklaşımla ele aldı.
“Şimdi bak,” dedi, “toplu prim ödemesi için geçmişe dönük yıllar hesaplanacak. Eğer yasa izin verirse, belli bir yaş ve prim günüyle emekli olunabilir. Ama maliyet yüksek olabilir. Şimdiden kenara para koymak gerek.”
Elif, bir süre sustu. Sonra gülümsedi.
“Ben yıllardır biriktiriyorum zaten,” dedi.
Mehmet şaşırdı: “Ne zaman, nasıl?”
Elif sessizce dolabın üst rafından küçük, eski bir teneke kutu indirdi. İçinde bozuk paralar, küçük notlar, çocuklardan kalan mektuplar, bir de kendi el yazısıyla yazılmış bir cümle vardı:
“Bir gün kendi emeğimle yaşlanacağım.”
O an evde bir sessizlik oldu.
Murat’ın matematiksel planlarıyla Elif’in duygusal birikimi arasında görünmez bir köprü kurulmuştu.
Bu sadece para biriktirmek değildi; saygı, umut ve kimlik biriktirmekti.
Toplu Prim: Bir Hak Arayışının Simgesi
Ev kadınlarının toplu prim ödeyerek emekli olabilmesi meselesi, aslında yıllardır konuşulan ama hep “günün birinde” denilen bir konudur.
Bazı taslaklarda, ev kadınlarının geçmişe dönük prim ödeyerek sigorta kapsamına alınabileceği yönünde düzenlemeler yer aldı. Fakat uygulama hâlâ netleşmedi.
Ama mesele sadece mevzuat değil; toplumun ev emeğini nasıl gördüğü meselesi.
Bir kadının 30 yıl boyunca çocuk büyütmesi, hasta bakması, ev yönetmesi “iş” sayılmıyor.
Oysa ev kadınları, toplumun görünmeyen işçileri.
Eğer bir gün bu yasa hayata geçerse, bu sadece bir ekonomik kazanım değil, kadın emeğinin toplumsal kabulü anlamına gelecek.
Elif bunu çok iyi biliyordu.
“Ben aslında emekli maaşından çok, değer görmek istiyorum,” dedi bir gün.
İşte o cümle, her istatistikten daha gerçekti.
Kadınca Sabır, Erkekçe Plan
Mehmet o günden sonra hesap defteri çıkardı. Her ay bir miktar kenara koymaya başladı.
Elif ise, bu süreci sabırla takip etti. Yasal gelişmeleri okudu, forumlara girdi, diğer kadınlarla yazıştı. Her biri aynı soruyu soruyordu:
“Biz de kendi emeğimizin karşılığını alabilecek miyiz?”
Elif onlara umut veriyordu. “Birlikte konuşursak olur,” diyordu.
Çünkü o artık sadece kendi geleceği için değil, bütün ev kadınlarının sesi olmak için mücadele ediyordu.
Bir akşam Mehmet, ona dönüp şöyle dedi:
“Senin bu azmin olmasa ben bu kadar ciddi bakmazdım. Belki de hak mücadelesi böyle bir şeydir; önce bir kadının kalbinde başlar.”
Elif’in gözleri doldu.
Belki o gün henüz yasa çıkmamıştı, ama kalplerinde bir adalet duygusu doğmuştu.
Forumdaşlara Sorular
- Sizce ev kadınlarının emeklilik hakkı, sadece ekonomik bir düzenleme midir, yoksa toplumsal bir borcun ödenmesi mi?
- Erkeklerin çözüm odaklı, kadınların empatik yaklaşımları bu süreçte nasıl birbirini tamamlayabilir?
- Toplu prim ödemesiyle emeklilik mümkün olursa, sizce bu kadınların yaşam motivasyonunu nasıl değiştirir?
- “Emeğin değeri” sizce nasıl ölçülmeli? Parayla mı, yoksa saygıyla mı?
Son Söz: Emeklilik Bir Maaş Değil, Bir Teşekkürdür
Elif hâlâ her sabah erken kalkıyor, kahvaltı hazırlıyor, evini çekip çeviriyor.
Ama artık içinde başka bir umut var.
Bir gün, sadece mutfağın değil, hayatın bütün yükünün karşılığını alabileceği bir sabah uyanma hayali.
Ev kadınlarının toplu prim ödeyerek emekli olması, bir devlet düzenlemesinden çok daha fazlası.
Bu, toplumun kadın emeğine söylediği bir “Teşekkür ederim.” demenin yolu.
Belki yasa hâlâ bekleniyor, ama umut büyüyor.
Ve Elif gibi milyonlarca kadın, sessizce o teneke kutulara bir şey daha biriktiriyor:
Geleceğe inanç.
Sevgili forumdaşlar, sizce Elif’in hayali gerçekleşirse, bu ülke nasıl bir yer olurdu?
Belki de emekli maaşından çok, adaletin maaşıdır beklenen...