Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Perinçek Teoman Alili'yi anlattı: ''Adanmışlığıyla mutluluk kaynağıydı''

celikci

New member
Moskova Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Perinçek Teoman Alili'yi anlattı: ''Adanmışlığıyla mutluluk kaynağıydı''
Kaan Arslan / Aydınlık Gazetesi

Moskova Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi Tarihçi Mehmet Perinçek, önceki gün kaybettiğimiz Ulusal Kanal Ana Haber sunucusu Teoman Alili’yi anlattı. Alili’nin mücadelesine olan bağlığını, “Teoman’ın bir özelliği de coşkusu ve adanmışlığı. Yani davaya ve yaptığı işe kendini bütün benliğiyle adamıştı, onun coşkusuyla yaşıyordu” şeklinde ifade etti. Perinçek, “Yurtdışına sürgüne gitti. Sürgüne gittiğinde hep yine partili mücadeleyi bırakmadı” dedi.

''BİLİNÇLE İYİMSERLİĞİ BİRLEŞTİĞİ YOLDAŞIMIZDI''

Alili’yle arkadaşlıklarının İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilik yıllarında başladığını belirten Mehmet Perinçek, Teoman Alili için bağımsız Türkiye davasının bir yük değil, mutluluk ve sevinç kaynağı olduğunu dile getirdi.

Perinçek o günleri şöyle aktardı:

“1998 veya 1999 yılında İstanbul Üniversitesinde Atatürkçü Düşünce Kulübü (ADK) olarak bir konferans düzenlemiştik. Konuşmacıların konuşması bitti ve soru cevap bölümünde arkadan birisi söz aldı. Kalktı koca bir adam, Yugoslavya’yı anlatmaya başladı. Yugoslavya’nın nasıl parçalandığını, Türkiye’nin karşı olduğu tehditleri anlattı. Konferans bittikten sonra gitti ve tanıştım, adının Teoman Alili olduğunu öğrendim.

Teoman ile tanışmam böyle oldu. Hemen birbirimiz çok iyi anladık. Arkasından 2000 yılında Mart veya Nisan ayı gibi hatırlıyorum. Avrasya Konferansı çalışmalarına katıldı. Hemen arkasından da Ulusal Kanal kurulmuştu, kanala girdi ve İşçi Parti’sine de üye oldu. 1998’den beri tanışıyoruz. Omuz omuza birçok alanda mücadele ettik.

Teoman’ın en önemli özelliği iyimserliğiydi. Ama boş bir iyimserlik bilinçten kaynaklanan, Türkiye’ye ve Avrasya coğrafyasına güvenden kaynaklanan bir iyimserlikti. Tabii parçalanmış bir ülkeden geliyordu. Diğer ana vatanı olan Türkiye’de parçalanma tehdidi olan bir ülkeydi ve o nedenle Türkiye’nin içinde bulunduğu tehditleri çok iyi anlıyordu. Çünkü çok acı pratik gördü ve yaşadı. Bilinçle iyimserliğin birleştiği bir yoldaşımızdı. Her dönemde hiçbir zaman ne eli titredi ne çekindi. En büyük hücumların olduğu, en büyük psikolojik savaşın yürütüldüğü dönemlerde hiçbir zaman partisine ve Ulusal Kanal’a olan bağlılığından vazgeçmedi.

Yurt dışına sürgüne gitti. Sürgüne gittiğinde hep yine partili mücadeleyi bırakmadı. Biz Teoman’la uluslararası birçok görüşmeler katıldık. Yurt dışında da birlikte olduk. Sırbistan’da, Sırbistan’ın devlet yetkilileriyle, Sırbistan Sosyalist Partisi ile birçok görüşme yaptık. Hatta Tito’nun mezarını birlikte ziyaret ettik. Teoman’ın Tito’ya büyük sevgisi ve saygısı vardı. Teoman Tito ile neredeyse aynı gün vefat etti.

Teoman’ı hep neşesiyle hatırlayacağız. Hepimiz ona layık olmaya çalışacağız ve eminim ki gözü de arkada kalmadan gitti. Teoman belki bu dünyada ayrılacağını fark etmişti, çok çabaladığına eminim ama gözü arkada kalmadı çünkü Türkiye’nin geleceğini görüyordu. Türkiye’nin parlak geleceğini yaratacak o dinamiği çok iyi görüyordu.

Teoman’ı çok genç yaşta kaybettik ama mutlu gittiğini, geleceğe de güçlü umutlar besleyerek gittiğini düşünüyorum. Hepimize de gelecekten umutlu olmayı ve tam bağımsız Türkiye’yi yaratma azmini bize miras bıraktı. Onun bu mirasına en iyi şekilde sahip çıkacağımıza söz veriyoruz. Teoman’ın başka bir özelliği de coşkusu ve adanmışlığı. Yani davaya ve yaptığı işe kendini bütün benliğiyle adamıştı, onun coşkusuyla yaşıyordu. Böyle çektik, böyle yattık, halkımız için öldük filan değil, tam tersine ondan coşku duyuyordu. Hiçbir zaman bağımsız Türkiye davası onun için bir yük değil, mutluluk ve sevinç kaynağıydı.”
 
Üst